Ege’de bir kasaba. İnsanlar, yaşam ve anılar
Ege’de bir kasaba. İnsanlar, yaşam ve anılar
Ege’de bir kasaba. İnsanlar, yaşam ve anılar
İSMAİL BAYER* – 70’li yıllarda bir Ege kasabası. İnsanlar ve yaşamları. Devrin siyasal hareketliliği. Beyaz perdede iki saate sığdırlan bir süreç. Bir film, “İftarlık Gazoz.”
Değişik bir filmdi. Alabildiğine sıcak ve bizleri saran bir film. “Dondurmam Gaymak.” Yönetmeni Yüksel Aksu, bizi bir Ege kasabasına götürerek, orada ki yaşamı, bir çocuk ve bir yetişkinin bakış açısı ile aktarmışti. Küçük kentlerin bir dönem simgesi olmuş bir esnaf, dondurmacı. Değişim süreci, yerelin, gelenekselin direnci, ama nereye kadar. Değerlerde ki değişiklik de, çarpıcı bir halde aktarılıyordu. Geçmişe özlem değil bir tek, sevgi, dayanışma, sıcaklık, küçük bir kasabanın yaşam renkleri olarak sunuluyordu.
Yüksel Aksu’nun yeni filmi. “İftarlık Gazoz.” gene ufak bir Ege kasabası. 70’li yllar, siyasal çalkantıların yoğun olduğu günler. Yine bir çocuk ve bir yetişkinin gözünden yaşam. Yetişkin, yine kaybolan, değişime direnemeyen bir esnaf, bu kere gazozcu. Renkli gazoza da geçmiş fakat, son dönem artık. Ve çocuk, sınıfı iftiharla geçmiş. Yaz tatili. Gazozcunun yanında, çırak olarak başlıyor.
Usta, çırak ilişkisi, değerler. Üretim, pazarlama süreci. Kendi küçük ve güzel dünyaları ile dışarı da gelişen yaşam biçimi, siyasal gelişmelerin bu ufak kasaba da ki insanoğluın yaşamlarına etkisi. “Dondurmam Gaymak” da olduğu benzer biçimde yalnız komedi değil. “İftarlık Gazoz” a dram da girmiş bu kere.
Yine alabildiğine sempatik sıcak Ege kasabasının insanoğluı. İlişkileri, atışmaları, dedikoduları. 70 li yıllardan uzanan siyasal gelişmeler. Camianın değerleri. Din ilişkileri. Reddetmeyen, sıcaklığı ile bir yaşam süreci. Kendi dünyaları bir sarmal içinde, kasabanın deniz kıyısında olmasından kaynaklanan yazlıkçılar, devrin siyasal gelişmelerinin, üniversite de okuyan gençlerinin getidikleri görüş ve değerler. Ötekileştirmeden, itmeden, kırmadan, sevecenlikle devam eden bir yaşam. Ta ki son da dışarıdan gelen olumsuzluk.
Filmi anlatacak değilim. Film beni de anılara götürdü. Çocukluğuma, aynı yaşamı paylaşma sürecine. Benim tanıdığım insanlara. Böylesi bir küçük kasaba da geçen çocukluğumu anımsatan gelişmeleri paylaşacağım, daha çok bu yazıda.
“İftarlık Gazoz” filmi ile çocukluğuma, Bigadiç’e döneceğim.
Bizim de gazozcumuz vardı. Gazozcu Sefer Usta. Ulubakların manifatura dükkanının altında, Gazoz fabrikası değil, gazoz imalathanesi. Sefer Usta, gazozu kendi basardi. Bir örneğini bu güne kadar, hiçbir yerde görmediğim minik bir traktörün gerisinde dağıtım yapardı bakkallara, kahvelere. Toptancıydı yani. Parekende olarak tek tek dolaşarak sattığını hatırlamıyorum. Sevimli nüktedan bir insandı, Gazozcu Sefer Usta, Sefer abimiz.
Bir iki yaz, esnaf yanında ben de çıraklık yapmış oldum. Berber İbrahim’n kalfası, akrabamız Yusuf Abi’nin yanın da. Çırak, kalfa, usta ilişkileri, çalışma yaşamında ki ilk deneyimim, Hitay Caddesinde ki bu berber dükkanında geçti.
Bozukbahçe vardı. Balatlı köyünün yanında derhal, orada anneannem ve dedemin bahçesinde, patlıcan, biber, kelem (lahana) yeiştirilip, pazara getirilmesi ve de satılmasına kadar. Pazar da bağlarırırdım. “Ak kelem paşam” diye.
Ve filmimizde ki gibi Adıyaman tütünü tarlaları ve yetiştirilmesinde ki yaşam. Tütünün mevsimi 14 aydır derdik. Daha tütün satılmadan, yenisinin fideleri yetiştirilmeğe başlanırdı.
Gece 12 den sonrasında gidilirdi tütün kırmaya, şu demek oluyor ki toplamaya. Uyku açılsın diye, genç kızlar türkü söyleler di. Genç kızların o gece hangi tarlaya tütün kırımına gittiklerini öğrenen genç erkekler de, yani delikanlılar, gece o bölgeye gider, naralar atar, genç kızlar duyar, türküler ve naraar,Adıyaman tütünü kıma üterimi, uyku açılır, daha canlı sürerdi. Aşkların, nişanlılığa dönüşmesinde bir süreç di tütün tarlaları.
Filmde ki gibi, tütün küfelerinin içinde, gece üzerime bir şey örtülerek, benim de sabaha kadar çok uyuduğum olmuştu. Sabah hafifden bir çiğ ve serinlik, küfenin içinden öyle uyanılırdı. Tütün dizmeden, tütün eksperliği çıraklığı, Adıyaman tütünü mübayası muhasebesi, İzmir’e Karagözoğlu’na tütünlerin teslimi. Tütün bir yaşam süreci idi Ege’de. Çocukluğum ve delikanlı olma yolunda ki günler.
Cibar Kemal, gazozcuyu Cem Yılmaz oynuyor. Bu başka bir Cem Yılmaz. Kendi filmlerinden çok farklı bir rolde. Egeli esnafı, şivesi ile, yürüyüşü ile yüz mimikleri ile öylesine yaşatıyor ki. Büyük aktör diyeceğim. Çırak, çocuk görevinde Berat Efe Parlar da son aşama başarılı. Macit Koper, hoca rolünde. Halk ile cami imamı, rolünde öylesine başarılı ki. Öylesine halkdan biri ki. Burada ki din insanını, başta bizim Diyanet İşleri Başkanı olmak üzere örnek almalılar.
Kuran kursuna gittiğimiz günler. Bayram namazı öncesi heyecanlarımız. İlk bayram namazına babamızla gitmemiz, artık büyüdük. O günler bir başka. Hala sene de iki defa bayramlarda Bigadiç’e gittiğimde, bayram namazın da alnım secdeye değerken, o günleri hatırlarım.
Filmin müzikleri, kameranın kullanımı, sizi beyaz perdenin içine çekiyor. En ufak role kadar, rol icra eden yok, yaşıyorlar o kasabada ki yaşamı. Tütün tarlasından, okula. Deniz kıyısında ortak sofra kurulmasından, camiye uzanan bir çizgide, bizim insanoğluımız.
Politika ve politikacılar, bu insanoğluımıza da öylesine zarar veriyorlar ki. Geçmiş ve bu günü karşılaştırdığımızda, ayrı bir isyan duygusu kelimesi dökülüyor ağzımızdan, nasıl olur diye. Bu topluma en büyük kötlüğü yapanlar kimler. Kaybolan değerler, sevecenlik ve ilişkiler.
Yüksel Aksu adeta belgesel tadında bir film yapmış. İlkokullarda gösterilmeli bu film. Sosyoloji öğrencileri bu filmi değerlendirmeli. Politikacılar görmeli kesinlikle.
Siyasal ayrılıklar, çatışmalar. Gençler arasında ki ağır neticeları. O günleri yaşadık hep. Öğrenciliğimiz de tatillerde döndüğümüz de, bizim fikirlerimizi de dinlediler hep. Bazen kızdılar, kimi zaman alay ettiler, ama hiç bir süre itmediler, ötekileştirmediler, sevecenlikle dinlediler ve değerlendirdiler.
Bu filmi biz bir tek görmedik. Yaşadık da. Yaşantımızın bir evresi. Bu güne ulaşımımızda ki sağlam harç.
Gülerken, güzel bir vakit geçirdim derken, filmin sonu sizi üzecektir biraz. Gözyaşları ister istemez, en az bir kaç damla da olsa dökülecektir.
Çağan Irmak filmleri şeklinde. Örneğin, “Babam ve Oğlum” filmimizde olduğu gibi, sinemadan hüzünle ayrılacaksınız. Fakat bu filmi ne olursa olsun seyradin derim.
“Dondurmam Gaymak” ve “İftarlık Gazoz”, Yüksel Aksu’yu bize tanıttı. Bundan sonrasında, Yüksel Aksu filmleri artık kaçmaz, beklenir ve seyredilir.
Filmden çıkınca ilk aklıma gelen, şimdi de yazarken daha çok hissttiğim duygu. Üç-dört aydır Bigadiç’e gidemedim. İhmal ettik. Yola çıkmalı ve özlem gidermeli. Çocukluğumuza, gençliğimize, geleceği düşünerek.
https://ozadiyamantutunu.com/egede-bir-kasaba-insanlar-yasam-ve-anilar/
kaynak Adıyaman tütünü